Memet köyde yaşayan orta halli bir ailenin sekiz çocuğundan en büyüğü idi. Kardeşleri kendisinden pek yaş farkları olmasa da onları bağırarak, döverek istediklerini yaptırıyordu.

Memet küçüklüğünden beri babasının malından, kardeşlerinden bir şeyler aşırmaya başlamış ve bunu alışkanlık haline getirmişti.

Yavaş yavaş komşularının mallarından da bir şeyler aşırıyor konu komşu bunu aralarında öğütle, dayakla idare ediyorlardı.

Memet on beş yaşına geldiğin de evlendi, babası ona başka bir ev, on beş koyun vererek ayırdı.

Memet bu on beş koyunla beraber başkasına çoban oldu, birkaç yıl çobanlık yaptıktan sonra koyunlarının sayısı elli taneyi buldu, artık çobanlık yapmıyor kendi mallarına bakıyordu.

Birkaç ayda bir memet, birkaç günlüğüne ortadan kayboluyor döndüğünde koyunların sayısı onar onar artıyordu. Böylece bir yılda koyunların sayısı yüzü geçti.

Memet kardeşlerini kendine çoban tutmaya başladı. Kardeşleri koyunlarını güdüyor oda başka işlerini bakıyordu.

Yine bazen ortadan kayboluyor biraz zaman gelmiyor gelince de cebinde bol parası oluyordu.

Memet kendi gibi arkadaşları ile beraber bir gurup kurmuşlar, uzak köylerden beraberce sürülere dalıyorlar, çaldıkları koyunları başka ilde anlaştıkları yabancılara satıyorlar parayı bölüşüyorlardı.

İşi büyütmüşler bazen elli altmış koyun çaldıkları oluyordu.

Memet, bu arada koyun çalma parası ile birkaç parça tarla aldı, bir çift koşmak için at edindi, çiftçiliğe başladı.

Memet’in bu arada askerlik yaşı da geldi çattı, kendi çocukları küçüktü, mallarını çoluğunu çocuğunu babasına emanet ederek askere gitti. Sayılı gün çabuk geçti askerlik görevini yaparak döndü.

Mallarını gene elinin altına aldı, koyunların sayısı yaklaşık iki yüz kadar olmuştu.

Huylu huyundan vaz geçmiyordu, kendinden güçsüz bir çobanı gözüne kestirmiş hemen her akşam çobanın koliba sına giderek çobana bana seçme yirmi koyun vereceksin diye tehdit ediyordu.

Çoban, memet abi yapma etme öyle şey olur mu? bunlar bana emanet ne derler sonra? Dedikçe, o daha hırçınlaşıp bana ne, ne yaparsan yap vermezsen seni öldürürüm diyordu.

En son işi biraz abartıp çobana ikide tokat attı. Yarın gece yarısı geleceğim bana seçme yirmi koyun ayırmazsan seni döve döve öldürürüm dedi gitti.

Çoban koyunların sahibine haber saldı. Sürü sahibi merada çobanı buldu hayırdır ne oluyor dediğinde , çoban başına gelenleri anlattı.

Ağa, tamam bu akşam gelince söyle yarın akşam gelirsen vereceğim de ayıramadım falan dersin dedi.

Memet o akşam gece yarısına doğru kışlaya geldi koliba da çoban onu bekliyordu. Abi ayıramadım ama sen bunu nasıl olsa yapacaksın benim canımdan kıymetli değil ya dedi.

Yarın gece bu vakitler gelirsen kuzu kotarasına yirmi tane seçme toklu koyun ayırıcam, alır gidersin dedi. Memet sevinerek evine gitti.

Ertesi akşam ağa dört kardeşini de alarak kışlaya geldi çobana sen git evine dinlen yarın sabah gelirsin dediler.

Kışlanın içinde beklemeğe başladılar saat gece yarısına yakın memet geldi, çobana bağırdı ses gelmeyince kışlaya girdi baktı gerçekten kotara da yirmi tane toklu koyun duruyordu.

Eğilip toklu koyunları kontrol ederken kafasına kalın bir odunla vurulduğunu anladı kışlanın içine yuvarlandı kaldı.

Kardeşler bunu yerinden kaldırdılar kışladan uzak bir yere götürdüler hepsi dinlene dinlene ellerindeki odunlarla döğdüler, memet’in kırılmadık kemiği kalmamıştı. Öldü diye bir çalılığın dibine görünmeyecek şekil de fırlatıp attılar.

Sabah oldu memet’in sürüsü tesadüf çalılığın oralarda yayılıyordu. Memet’in çoban köpeği çalılığa doğru koşuyor içeri giriyor havlıyor kendini paralıyordu.

Çoban ne oluyor bu hayvana diye düşünerek hayvanın girdiği çalılığa girip baktığında ne görsün, ağası ölü gibi yatıyor.

Baktı yavaş yavaş soluk alıyor ama kendinden geçmiş şekilde duruyordu. Ötesini berisini kontrol etti Ağa’nın kalkacak hali yoktu.

Koyunları gölgeye yatırarak hemen köye haber vermeğe gitti, konuya komşuya söyledi hemen bir at arabası koştular gelip memet’i yattığı yerden arabaya koyup evine getirdiler.

Memet’i koca karılar muayene ettiler, baktılar ki kırılmadık kemiği kalmamış pek umut yok ama bir toklu koyun kesin derisine soğumadan sıcak sıcak memet’i sokun sıkıca bağlayın diyerek gittiler.

Memet’in kardeşleri hemen en besili toklu koyunu kestiler içine soktular iplerle de sıkıca bağlayıp yatırdılar.

Memet üç gün sora kendine geldi karısı tokunun etinden kemiğinden çeşitli çorbalar yemekler yaparak memet’i beslemeğe başladı.

Memet otuz beş günde iyileşti, bazı kemikleri yanlış kaynasa ’da pek zararlı sayılmazdı, ölmesinden iyi idi.

Memet bir daha hırsızlığa kalkışmadı. Memet’in başına gelenlerde diğer hırsızlara ders oldu en az beş yıl hiç kimsenin sürüsünden koyun kuzu çalınmadı.