Kabus olarak bahsedildiler, dehşet saçtı başlıkları altında değerlendirildiler. Onları tanımayanlar tarafından tehlikeli oldukları vurgulandı.

Bilinmiyor olmaları, kendilerine ön yargıyla davranılmalarına yol açtı. Bugünkü konumuz Adıyaman ve Şanlıurfa’da görülen sel felaketi sonrasında şehir sokaklarında görülen yılan türü: Damalı Su Yılanı!

Damalı su yılanları(Natrix tessellata) küresel açıdan bakıldığında tehdit altında olmayan, ülkemizde de geniş bir dağılım göstererek her bölgede, uygun yaşam alanı bulabildiği neredeyse her yerde karşılaşabileceğimiz bir türdür.

Adından da anlaşılacağı üzere sucul yılanlardır. Su kenarlarının çevresini, sulak arazileri, uygun çukurlukları tercih etseler de tarlalar, otoban kenarları ve kayalık arazilerde de görülebilmeleri mümkündür.

Avlarının büyük bölümünü balıklarla iki yaşamlılar(özellikle kurbağalar) oluştururken kemirgenler başta olmak üzere boyutça küçük memelilerle beslendiklerini de görebiliriz. Suya besin ihtiyaçlarını gidermek için girip 20 dakika su altında durabilirler.

Sırt pulları karinalıdır(çıkıntılı), enselerinde V harfi benzeri desen görülebilir, karnının(altının) önü pembemsi, lekeliyken arkası koyu renklerdedir. Kuyruk altının tamamen siyah olduğu görülebilmektedir.

Dillerinin ucundaki almaçlar, havayla yerden gelen kokuları alır. Damalı su yılanlarına isimleri, vücutlarının altındaki dama taşlarına benzeyen görüntüden esinlenerek verilmiştir. Boyları 1.3 metreye ulaşabilmektedir. Dişileri, erkeklerinden büyüktür.

Yılanların zehirli olup olmadığını anlamak uzmanlık gerektirmektedir ancak ayırt edebilmenin başlıca yöntemleri vardır. Bunlardan biri göz bebekleridir. Zehirlilerin göz bebekleri dikey, zehirsizlerin çoğunun yataydır. Damalı su yılanlarının yuvarlak olsa da, yarı zehirlidirler. Zehir dişleri zehirli yılanlardaki gibi önde değil, arkadadır.

Serumlarında kanamayı durdurucu maddelerle kanı pıhtılaştırarak avının dokusuna kan akışını azaltıp oksijen ihtiyacının karşılanamamasına bağlı doku ölümü gerçekleştirir.

Elbette ki özellikle zehir içeriği ve diş pozisyonundan dolayı insanlar için riski bulunmamaktadır. Çünkü bahsedilen zehir miktarı, büyük memeliler için yeterli değildir. Az önce bahsettiğim avlarından balık, kurbağa gibi küçük canlılarda etkilidir.

Birçok canlı gibi yılanlar da savunma yöntemleri geliştirmişlerdir. İlk amaçları, yem olmaktan kurtulmaktır. Zehirli yılanlar dâhil, tehditle karşılaşınca kaçmayı seçerler. Taklitçiliği ve kamufle olma yeteneklerini kullanırlar.

Yetersizse, korkutmaya, ses çıkarmaya, yükselmeye başlarlar. Damalı su yılanları ciddi tehdit altında hissettiklerinde “çok” nadiren ısırabilirler. Savunmada kullandıkları karakteristik davranışlarından biri, ölü taklidi yapmaktır. Kaçamayacağını anladığında vücutlarını döndürür, başlarını yan tutar, dillerini çıkarırlar.

Eşzamanlı olarak vücut açıklığından oldukça rahatsız edici, kokulu salgı çıkarırlar, ağızlarından kan sızdırıp tehlike geçene kadar hareket etmeden öylece kalır, ölü izlenimi verirler.

Çiftleşme mevsiminde(mart-nisan) birlikte dolaşırlar, tek seferde 10-30 yumurta bırakabilirler. Ekimden nisana kadar kış uykusuna yatarlar.

Yaşam alanlarının tahribi, görüldükleri yerde öldürülmeleri, trafik kazaları, atık sular, kirlilik gibi sorunlar, en büyük tehditlerindendir.

Bu yazıdan sonra tanımış olduğunuz damalı su yılanlarıyla ilgili yalan yanlış bilgilere inanmayıp onlara zarar verecek her türlü hareketten kaçınmanızı dilerim.