TBMM Genel Kurulu’nun Çarşamba günü yapılan 22. oturumunda çevre sorunları gündeme taşındı. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz alan Kırklareli Milletvekili Vecdi Gündoğdu, ÇED süreçlerinin işlevsiz hâle geldiğini savunarak özellikle Trakya ve Kırklareli’ndeki çevresel tahribata dikkat çekti.
Genel Kurul’da yaptığı konuşmada Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) uygulamalarının “olur raporu dağıtım bürosuna” dönüştüğünü ifade eden Gündoğdu, hazırlanan raporların yüzde 99’unun olumlu çıkmasının bilimsel bir değerlendirme değil, “meşrulaştırma” anlamına geldiğini söyledi. ÇED’in 23 yıldır çevreyi korumak için değil, projelere kılıf sağlamak için kullanıldığını öne süren Gündoğdu, sahadaki tahribatın kâğıt üzerinde görünmez hâle getirildiğini belirtti.
Gündoğdu, bilimsel kriterlerden uzaklaşıldığını, hukuki ihlallerin görmezden gelindiğini ve proje bölgelerinde yaşayan yurttaşların görüşlerinin dikkate alınmadığını dile getirdi. Bu nedenle çevre sorunlarının büyüdüğünü, doğal alanların yok olduğunu ve halk sağlığının tehdit altına girdiğini vurguladı.
Konuşmasında Kırklareli’ndeki duruma geniş yer veren Gündoğdu, Istranca Dağları’nın plansız rüzgâr enerjisi santrali (RES) ve maden projeleriyle parçalandığını, Longoz Ormanları’nın ise kontrolsüz tarımsal faaliyetler, kaçak yapılar ve kirletici projeler nedeniyle baskı altında olduğunu söyledi. Trakya genelinde sorumsuzca verilen maden ruhsatları nedeniyle ormanların yok edildiğini belirten Gündoğdu, “Nerede ÇED raporlarınız? Neden korumuyor bu ÇED raporları?” sözleriyle eleştirilerini sürdürdü.
Bölgede artan kırma-eleme tesisleri ve taş ocaklarının hem su kaynaklarını tehdit ettiğini hem de köylünün yaşam kalitesini ve tarım alanlarını olumsuz etkilediğini belirten Gündoğdu, Ergene Nehri'nin hâlâ kirli akmasının da bu sürecin bir sonucu olduğunu ifade etti.
Gündoğdu, Kırklareli için gündeme gelen nükleer santral planına da sert tepki göstererek, bölgenin ekosisteminin kırılganlığı nedeniyle böyle bir projenin “asla kabul edilemez” olduğunu belirtti. “Bir kente nükleer gölge düşüyorsa o kentin geleceği karadır.” diyen Gündoğdu, nükleer planların kentin geleceği için ciddi bir tehdit oluşturduğunu söyledi.
ÇED’in mevcut hâliyle bir rapor değil, “risk belgesi” hâline geldiğini savunan Gündoğdu, süreç şeffaf, bilimsel ve halkın katılımına açık bir yapıya kavuşmadıkça çevrenin korunamayacağını ifade etti. Konuşmasını, “Geleceği, toprağı, ormanı, suyu savunmak zorundayız.” sözleriyle tamamlayan Gündoğdu, mevcut tabloyu eleştirerek CHP iktidarında bu süreçlerin yeniden düzenleneceğini söyledi.

TBMM’nin Çarşamba günü gerçekleştirilen 22. oturumunda çevre sorunları konusunda Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz alan Kırklareli Milletvekili Vecdi Gündoğdu’nun konuşması;
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; çevresel etki değerlendirmesi yani ÇED süreçleri ülkemizde maalesef artık amacını yitirmiş, olur raporu dağıtım bürosuna dönüşmüştür. Bugün tablo nettir, ÇED raporlarının yüzde 99'u olumlu çıkıyorsa bu değerlendirme değil, artık meşrulaştırmadır. Yirmi üç yıldır, ÇED, çevreyi korumak için değil, sadece projelere kılıf olmak için kullanılmaktadır değerli arkadaşlar. ÇED kâğıt üzerinde, tahribat ise sahadadır. Bilimsel kriterlerden uzaklaşılmış, hukuki ihlaller görmezden gelinmiş, çevresel ve ekolojik denge kısa vadeli çıkarlar uğruna yok sayılmış, projelerde şeffaflıktan uzaklaşılmış, proje alanında yaşayan yurttaşların ve çevre gönüllülerinin fikri hiçbir zaman alınmamış, projelerin sosyal boyutu da yok sayılmıştır. Bu nedenle çevre sorunları büyüyor, doğal alanlar yok oluyor, hatta halkın sağlığı da ciddi anlamda tehdit altına giriyor. Dünyanın sayılı coğrafyalarına sahip ülkemizin göz bebeği Kırklareli'mizde yaşananlar bunun en çarpıcı örneklerinden bir tanesidir. Istranca Dağları plansız RES ve maden projeleriyle delik deşik edilmekte, orman ekosistemi ise parçalanmaktadır. Longoz Ormanları, dünyada eşine az rastlanan bir doğa hazinesi olmasına rağmen, kontrolsüz tarımsal faaliyetler, kaçak yapılaşma ve kirletici projeler nedeniyle de baskı altındadır. Trakya'da, Kaz Dağları'nda, Istranca'larda, ülkemizin dört bir köşesinde sorumsuzca verilen maden ruhsatları nedeniyle binlerce yılda oluşan ormanlar vicdansızca katledilirken nerede ÇED raporlarınız arkadaşlar, nerede? Sormak lazım. Neden korumuyor bu ÇED raporları?
Hatta korunamıyor, can damarlarımızı yok ediyor maalesef. Her gün sayıları artan kırma eleme tesisleri, taş ocakları hem su kaynaklarını tehdit etmekte hem de köylünün yaşam kalitesini, tarım alanlarını da yok etmektedir. Ergene havzasını yıllardır "Temizledik, bitti, şimdi halloldu." dediniz ama kirlilik sürüyor, bölgenin de şu anda en büyük çevresel travması oldu. Nehir hâlâ kirli akıyor ve dolayısıyla maalesef tarımı da ciddi anlamda etkiliyor. Peki, ÇED'ler vermiştiniz, o ÇED'ler ne oldu? Bütün bunlara ek olarak Kırklareli'de gündeme getirilen nükleer santral planı bölgedeki ekosistemin kırılganlığı nedeniyle asla ve asla kabul edilemez.
Bir kente nükleer gölge düşüyorsa o kentin geleceği karadır değerli arkadaşlar. Değerli milletvekilleri, çevreyi koruyamayan ÇED rapor değil, bir risk belgesidir şu anda. Yirmi üç yıldan bu yana ÇED raporu değil, âdeta çevre katliam ruhsatı dağıttınız durdunuz. ÇED süreci şeffaf, bilimsel ve halkın katıldığı bir yapıya kavuşmadıkça çevre korunamaz. Bizim sorumluluğumuz ise, geleceği, toprağı, ormanı, suyu savunmak ve insan odaklı sürdürülebilir kalkınmayı yaşama geçirmektir. Ama görüyorum ki burada oturduğunuz yerlerde de -şu an zaten AK PARTİ sıralarında kimse yok- bu dönem böyle geçecek, önümüzdeki dönemde Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında biz bunların hepsini düzenleyeceğiz.
Haber: H. Murat Taner




