Nöroloji Uzmanı Dr. Mehmet Yavuz, son günlerin en önemli konusu olan bahis soruşturmasında oyuncular ve hakemlerin psikolojik durumları, topluma yansıması ve oluşabilecek tahribata ilişkin İhlas Haber Ajansı'na (İHA) açıklamalarda bulundu.
Toplumda sosyal hafızanın aceleyle doldurulduğunu söyleyen Dr. Yavuz, "Türkiye'de günlerdir konuşulan bahis ve şike soruşturması, sadece spor dünyasını değil, toplumun adalet algısını ve nöropsikolojik yapısını da ciddi şekilde sarsıyor. Henüz yargı kararı çıkmadan isimlerin açıklanması, kariyerlerin linç edilmesi ve sosyal hafızanın aceleyle doldurulması, meselenin yalnızca hukuki bir disiplin süreci değil; çok daha derin bir zihin ve toplum krizi olduğunu gösteriyor. Adalet, yalnızca mahkeme salonlarında dağıtılmaz; toplumun 'masumiyet' algısıyla birlikte işler. TFF’nin yargı süreci tamamlanmadan sporcuları ve hakemleri kamuoyuna açıklaması, sosyal hafızada geri dönüşü olmayan bir iz bırakmıştır. Çünkü insan zihni ilk duyduğu bilgiyi 'gerçek' kabul etme eğilimindedir. Bu bilişsel olguya 'anchoring bias' denir. Dolayısıyla kişi yargıdan aklansa bile toplumun zihninde yer eden ilk imge 'suçluluk profili' olur. Hukuken aklanmak, toplumsal hafızada aklanmakla aynı şey değildir" diye konuştu.
"Küçük kupon ile manipülasyon arasında fark vardır"
Bahis davranışının tek bir kategori olmadığını aktaran Dr. Yavuz, "Nöropsikolojik olarak da 'risk alma davranışının' farklı düzeyleri vardır; 'Dürtüsel merakla bahis; düşük risk', 'Stres boşaltma amaçlı bahis; orta risk', 'Bağımlılık eğilimiyle yapılan bahis; klinik risk' ve 'Manipülasyon amaçlı branş içi bahis; en yüksek (toksik) risk'. Bugün ise tüm bu davranış biçimleri aynı torbaya atılmış durumda. Oysa kendi branşına bahis yaparak müsabakayı manipüle eden bir kişiyle, başka bir spor dalına 50 TL’lik kupon yapan genç bir oyuncu aynı kefeye konamaz. Adaletin terazisi bir santim şaşarsa, toplumun güveni yıllarca yerine gelmez" ifadeleri kullandı.
"Asıl soruşturulması gerekenler, sahadaki gençler değil, kulislerde oturanlardır"
Bahis soruşturmasında odak noktanın yönetim katı olduğunu vurgulayan Yavuz, örneklerle şunları söyledi:
"Bahis sisteminin sürdürülebilir olmasını sağlayanlar; kulüp yöneticileri, menajer ağları, teknik ekipler, medyayı yönlendiren aktörler, bahis firmalarıyla organik ilişkisi olan çevreler. Alt lig oyuncusu manipülasyon zincirinin en zayıf halkasıdır; ama sistemin kirini üreten yer, futbolun mutfağıdır. Bu sebeple asıl soruşturulması gerekenler, sahadaki gençler değil, kulislerde oturan ve milyonluk anlaşmaları yöneten isimlerdir. Aksi halde soruşturma 'görsel adalet', fakat gerçekte göstermelik bir ritüel olarak kalır."
"Aklanan sporcular psikolojik olarak yıpranacak"
"Etiketlenmiş bir sporcunun aklandıktan sonra yaşayacağı süreç nöropsikolojik açıdan çok ağırdır" diyen Mehmet Yavuz sözlerine şöyle devam etti:
"Stigma; beynin sosyal tehdit merkezini (amigdala) sürekli tetikler. Kronik stres; kortizol dengesini bozar, performansı düşürür. Öz güven çökmesi; prefrontal korteksin problem çözme kapasitesini azaltır. Sosyal kaygı; sporcuyu sahadan uzaklaştırabilir. İtibar kaybı; davranışsal geri çekilme başlar. Peşinen suçlu ilan edilmiş kişilerden bazıları hukuken aklanacaklar; ama psikolojik olarak büyük ihtimalle yıpranmış, kırılmış ve yalnızlaştırılmış şekilde dönecekler. Bunun bedeli yalnızca bir birey için değil; sporun geleceği için de travmatiktir."
"Futbol sistemindeki çarpıklık, toplumun adalet duygusunun yansımasıdır"
Futbol sistemindeki çarpıklığın, toplumun genel adalet duygusunun bir yansıması olduğunu aktaran Yavuz, "Kurumlar sorumluluk almaz, bireyler günah keçisi yapılır. Gerçek aktörler perde arkasında kalır, figüranlar sahneye sürülür. Adalet, yalnızca cezalandırma değil; tutarlılık, ölçülülük ve eşitlik gerektirir. Bugün eksik olan tam olarak budur. Bahis sorununu çözmenin yolu, alt liglerdeki genç oyuncuların peşine düşmek değil; bahis parasının girdiği hesapları, kararı veren mekanizmaları, optik olarak 'temiz' görünen ama gerçekte kirli bağlantıları incelemektir. Gerçek adalet, sadece görünürde suçlu olanı değil, gücü olanı da mercek altına almaktır" yorumunda bulundu.
"Hakemlerin büyük bir bölümü 'sistemsel baskının' mağdurudur"
Hakemlik mesleğinin nöropsikolojik olarak riskli bir meslek olduğunu ifade eden Dr. Yavuz, baskı ve medya manipülasyonuna maruz kaldığını söyledi. Yavuz, "Bir hakem maç içinde 40-50 bin kişinin baskısına, anlık karar stresine, sosyal medya linç kültürüne, kulüplerin örtük baskısına ve medya manipülasyonuna aynı anda maruz kalır. Bu yüzden bir hakem tanınabilir olma avantajının dışında normal bir insana göre çok daha yüksek düzeyde stres, kaygı ve baskı taşır. Dolayısıyla hakemlerin büyük bir bölümü 'sistemsel baskının' mağdurudur. Fakat şunun altını çizeyim ki; bahis soruşturmasının en sessiz mağdurları hakemlerdir. Futbol ekosisteminde en çok baskıya maruz kalan ve en az savunulan kişilerdir. Bu sebeple bahis listesinde adı geçen hakemlerin en titiz şekilde incelenmesi çok önemlidir. Çünkü bir futbolcu ceza aldığında en fazla 8-10 ay sahalardan uzak kalır. Halbuki bir hakem ceza alırsa meslek hayatı tamamen biter. Hakemler, kulüpler ve taraftar için de medya için de en kolay günah keçisidir. Ancak ne TFF tarafından ne de kendi kurumu tarafından korunurlar. Bu yalnızlık, bazı hakemleri manipülasyona açık hale getirebilir. Hakem maaşları, maruz kaldıkları risk ve baskı ile kıyaslandığında çok düşüktür. Bu, bazı kişilerde 'kolay para’ arayışını tetikleyebilir. Ve bu sebeple bazı hakemler, bahis çeteleriyle, menajer ağlarıyla, uluslararası bahis brokerlarıyla bilinçli temas halinde olabilir. Ancak bu sadece ülkemize özgü değil; dünyanın birçok ülkesinde yaşanan problemdir. Hakem, oyunun en kritik karar vericisidir. Küçük bir düdük milyonluk bahis piyasasını etkileyebilir. Uluslararası bahis marketlerinde hakem manipülasyonu en kolay ve hızlı sonuç veren yöntemdir. Fakat yine de hakem eşittir suçlu yaklaşımı asla kabul edilemez. Gerçek çözüm, hakemi yargılamadan önce sistemi sorgulamaktır. Düşük maaş, yüksek stres, aşırı baskı, yalnızlık, güvensizlik ve mesleki gelecek kaygısı beyinde risk alma davranışını artırır. Bu, dopamin sisteminde 'kaçış-ödül döngüsü' olarak bilinir. Yani bazı hakemlerin bahis davranışı, sistemin nöropsikolojik baskısının semptomu olabilir, sebebi değil. Ancak unutulmaması gereken bir nokta var. Bir hakem tek başına bir maçın tamamını manipüle edemeyebilir. Hakemin, bahis ya da şike denkleminin bir aparatı olabilmesi için; VAR ekibinden en az bir kişi, takım içinde bir veya birkaç oyuncu, kulüp içi idari bir aktör, menajer bağlantısı ve bahis brokeri hep birlikte çalışmalıdır. Veya en azından bu argümanlardan birkaçı bir arada olmalıdır. Haliyle bu da oldukça organize olmayı gerektiren güç bir durumdur. Yine de hakemin olası rolü tekil bir suç değil; ağ yapısının bir parçası şeklindedir. Bu yüzden hakemi yakalamak kolaydır ama ağı bulmak zordur. Dolayısıyla en kolay yakalanabilen parça cezalandırılır, en zor erişilen parça yeterince araştırılmazsa bu adalet olmaz. Aksi halde her şey, küçük figüranların cezalandırıldığı, büyük aktörlerin perde arkasında kaldığı bir tiyatroya dönüşür" ifadelerini kullandı.





