İyi bir gelecek için okul üstüne okul okuyanlar, dil üzerine dil öğrenenler, eğitimler, diplomalar, sertifikalar… Giden paralar, kaybolan zamanlar…
Öle ya da böle bunları yapıp, bir yerlere gelebilmek, iyi paralar kazanabilmek için kendimizi harcayıp, çabalıyoruz. Gençken kurulan hayaller, kariyer planları olmazsa olmaz düşüncelerden.
İşsizliğin kol gezdiği bu memlekette, iyi kötü bir işi olup da söylenenlere, şu devlet dairelerinde sırtında taş taşıyormuş gibi uflayıp puflayıp, bin bir rica ile iş yapmıyorlar mı? İnsanın içinden her şeyi söylemek geliyor işte o zaman. O surat niye, neden, niçin? Bir tıkla verdiğiniz evrak nasıl bu kadar zor olabilir? Geçim sıkıntısı, dertler, borçlar değil mevzu. Hayatta var olduğumuz sürece dertte bitmeyecek, borçta. Öle yaparak bulunduğu yerin, işin, konumun kıymetini bilmeden yaşamak yapılan en büyük cahillik değil mi? Çalıştığımız iş hangi durum ya da şartlarda olursa olsun elimizdekilerin kıymetini bilmeden insanlığın ne olduğunu anlayamayız. Memnun değilsek işten, meşgul de etmeyelim ki iş arayan onca insanın hayalleri yarım kalmasın.
Zor şartlarda çalışan insanlar bile işlerinin kıymetini biliyor, bir o kadar da önemsiyorlar. Yüzlerindeki gülümseme, herkese ve her şeye inat. Onların sıkıntısı bizlerdekinden daha büyük ve daha çok olduğu kesin.
İşsizlik memleketin en büyük sorunları haline gelmişken, işi olup da söylenen, işini sahiplenmeyen, yılların yorgunluğunu üstünde hissedenler, kalabalık yapmayalım. Başkalarının da yerini böylece işgal etmeyelim.
Bizlerde bu memnuniyetsizlik olduğu sürece elimizdekileri çabuk kaybetmeye mahkum olarak yaşamaya devam edeceğiz. Bu mutsuzluk da sadece o insanın kendine değil, çevresindekileri de büyük hasar verdiğinin farkındalar mı acaba?