ZOR, yorgun bir gecenin ardından çıkmanın hüznü ile sisli bir sabaha uyanmak...

Gerçekten kalp katılaşıyor galiba ya da roller mi değişiyor? Upuzun yollar bizim için ya ayrılık ya da kavuşmayı hatırlatırdı. Şuan ise hiç birşey ifade etmiyor sanki. Şuan burdan uzaklaşmak, seninle arama mesafelerin girmesi artık korkutmuyor. Gittiğim yollar gibi artk kalbimde sisli çünkü. Oysaki önceden olsa içimden bir parça kopardı mesafe büyüdükçe. Şimdi ise büyük bir hissizlik... Bu hissizlik neyin habercisiydi. Belki de şuan daha da çok mesafe açılsın ister gibi arkama bile bakmadan gidiyorum. Tek saniye tereddüt etmeden.

Peki neden?

Sen yerinde sayarken, bu kadar vurdum duymazken , ben neden bu kadar yıpranıyorum. Tek başıma olma hissi neden bu kadar yoğun? Bİr insan hiç mi kırdığını, kaybettiğini anlamaz ya da görmez. Bu kadar mı kör olmak istiyorsun? Sırf kendini korumak adına harcadığın ben hiç mi umrunda değilim? Hem neyin hırsı bu bukadar, neyin acısı ya da ahı ?

Anlaşmak isterken anlaşılamamak, dinlemek isterken dinlenilmemek... Bu kadar basit mi yaşamak, bu kadar ucuz mu senin aşkın? Yoksa basit olan duygular değil de senin verdiğin değer mi? Farklı kültür, farklı toplum, farklı değer yargıları... Bizde bunlar bukadar örtüşmezken hatta zor olanı başarmışken daha da sarılmaz mı insan sımsıkı... Kazanılan zafer olmak mı , başarma hırsının kurbanı mı oldum yoksa?

Yaşadığın hayatı en iyisi sanmak, kendini bilmezden gelmek kendine yaptığın kötülük olduğunun bile farkında olmayacak kadar kör olmak...

Kazandığın en güzel şeyleri görmezden gelmek ya da farkında olmamak sadece zamanını kaybettirir. Bir koca keşke daha eklersin hayat defterine. Değer mi bu sana verilmiş hayatı bu denli boşa harcamaya?

Ben söyleyeyim değmez, değmeyecekte... Kıymet bil, değer ver ve keşke deme.

Sonrası zaten sisli yoldan çıkış ve tam teslimiyet olacaktır...