Haber ajansları genelde gündemi izlerler. Bu nedenle ajans haberlerinin ağırlığı olaylara yöneliktir. Önemli konularda gelişen olaylar gündemden uzaklaşmamak kaydı ile izlenir. Ajans haberlerinde dizi hâlinde konulara rastlanmaz.

Ajans haberlerinin konuları da sınırlıdır. Uluslararası üç büyük haber ajansının yayınları incelendiğinde, ilk sırayı siyasal haberlerin aldığı gözlemlenmiştir. İkinci sırada savaş, çatışma, anlaşmazlık, uyuşmazlık haberleri yer almakta, üçüncü olarak ekonomik haberler gelmektedir.

“Genel haberler” adı altında değerlendirilen haberlerin oranı, yayın toplamının ancak yüzde 10’unu bulmaktadır. Sanat-magazin haberleri ise genel yayınlarda ancak yüzde 2’lik bir pay alabilmektedir. Bu ölçütler genelde bazı küçük farklılıklar dışında ulusal ajanslar için de geçerlidir. Ajansların haberlerinin önemli bir bölümü gelişmiş ülke kaynaklıdır. Gelişmekte olan ülkelerden ancak “felaket haberleri” ajans bültenlerinde yer bulmaktadır.

Böylece gerek gelişmiş gerekse gelişmekte olan ülkelerin halkları, haberleri büyük oranda uluslararası birkaç haber ajansının gözüyle izlemektedir. Reuters ajansının eski genel müdürlerinden Gerald Long, bu konuda şunları söylemiştir:

“Bazen yapmayı amaçladığımız şeyler için de suçlanıyor. Günde 3 bin kelimeyle Hindistan’da olan biten her şeyi nasıl haber verebiliriz. Seçici olmak zorundayız ve sınırlı sayıda haber gönderebiliriz. Dahası Hindistan gibi 750 milyonluk bir ülkede ne olup bittiğini kim biliyor ki, biz tamamını haber verelim.”

Ajans haberciliğinin, hedef kitleye doğrudan ulaşan yayın organlarının bulunmaması, haberlerinin aboneleri olan kitle iletişim araçları aracılığıyla okuyuculara ulaşmasından kaynaklanan bazı farklılıkları ve zorlukları vardır.

İhlas Haber Ajansı Genel Müdürü Fevzi Kahraman, Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü’nün Trabzon’da düzenlediği II. Yerel Medya Eğitim Semineri’nde “Ajans Haberciliğinin Geleceği” başlıklı konuşmasında bu farklılıkları ve zorlukları çarpıcı bir şekilde ortaya koymaktadır;

“Ajansta çalışanlar isimsiz kahramanlardır. Diğer yerlerde çalışanlara göre daha zor şartlarda, daha ağır şartlarda çalışmaktadırlar. Daha belki ne bileyim sıkıntılı çalışmaktadırlar. Neden? Gayet net, şimdi bir gazete muhabiri ister İstanbul'da yayınlansın o gazete, isterse burada yayınlansın bir gazete muhabiri sabahleyin geldiği zaman, yaptığı iş hepimizin bildiği mutat iş, oturur önce bir kere gazetesini karıştırır. Bir gazetecinin beklediği imzasını ve ismini görmesidir. Gördüyse fevkalade mutlu olur. İşin bu tarafı da var, haberini gördü ya yeter ona. Şimdi bakın haberini görür ondan sonra alır diğer gazeteleri neyi atlamış, neyi kaçırmış diğer gazeteleri bir gözden geçirir. Makaleleri, vakti varsa okur, ondan sonra kendi özel randevularına bakar, yazı işlerinin hazırladığı gündeme göre o gün ne yapacaksa, ne takip edecekse o takibi alır önüne.

Bir plan yapar ve bu planla o güne başlar. Bilir ki gazete şu saatte basılacaktır. Yazı işleri de haberi şu saatte kesecektir. O biliyor saati, o saate kadar resmini, haberini neyse takip eder yetiştirir. Televizyoncuya gelelim; televizyoncu da aynı şekilde, onun yalnız bir tek farkı, haberi akşamdan izler veya haber bültenleri var belli saatlerde, hepsinin reytingi aynı anda çok yüksek haber bültenleri var, reytinglere bakarsan hepsi birinci olmuş! O bakar, oralarda varsa eğer haberi izlemiştir. Zaten yoksa o da kahretmiştir, o gün sabaha kadar uyuyamaz.

Zaten ana haberde görmediyse haberini onun ki de çöpe atılmıştır. Ertesi gün gelir kamerasını sırtına alır, işte haber merkezinde ne hazırlanırsa gündem olarak o günkü olaylar, hatta polis telsizini dinleme yasak gibi bir şeydir ama dinlerler, oradan bir şey kapabilir miyiz? Neyse o güne başlar, onun da belli bir saati vardır. Şu saate kadar getirirsen haberi 19.00'a girer, 19.30'a girer, 20.00'ye, 21'e girer. Şu saatte getirirsen kaseti, haberini o saate girer, getirmezsen girmez. Onun da bir marjı var onu söylemek istiyorum, bir marjı var. Yani o saate kadar getirdin haberi girdi, getirmezsen zaten belli ki haber girmeyecek.

Ajans muhabirinin böyle bir marjı yok. Onun için bir eserde okumuştum, kimse yanlış anlamasın sadece bir kitapta okuduğum için söylüyorum, ajans muhabirliği ile gazete ve televizyon muhabirliğini şöyle tarif ediyor: "Gazete ve televizyon muhabirliği tarifeli tren gibidir" diyor, ben onu değiştireyim de "tarifeli uçak gibidir" diyelim. Tarifeli tren gibidir, ne zaman kalkacağı bellidir. Ajans muhabirliği ise sürekli hareket halindeki helikopter gibidir”