Trakya Kent Konseyleri Birliği, Trakya Platformu ve Kırklareli Barosu’nun katkılarıyla, Lüleburgaz Belediyesi’nin ev sahipliğinde düzenlenen “Trakya ve Nükleer” başlıklı panel, bölgede yapılması planlanan nükleer enerji santrali projelerine yönelik ciddi endişeler gündeme taşındı. Panel, Demirköy ilçesi, İğneada-Kıyıköy hattında kurulması planlanan nükleer santral özelinde, Trakya’nın doğal, kültürel ve sosyal mirası üzerinden kapsamlı değerlendirmelere sahne oldu.

Lüleburgaz’da gerçekleştirilen panelde konuşmacılar, nükleer enerji santrallerinin sadece teknik değil, aynı zamanda çevresel, ekonomik ve sosyal boyutlarıyla da ele alınması gerektiğini vurguladı. Kırklareli Kent Konseyi adına yapılan açıklamada, bölge halkının ve çevre örgütlerinin kaygıları net bir dille ifade edildi. Açıklamada, “Trakya Kent Konseyleri Birliği, Trakya Platformu, Kırklareli Barosu tarafından Lüleburgaz Belediyesi destekleriyle düzenlenen Trakya ve Nükleer konulu panel Demirköy ilçesi, İğneada- Kıyıköy beldesinde yapılması planlanan Nükleer Enerji Santrali (NES) gündemiyle, Lüleburgaz ilçesinde toplanmıştır.

NES’lerle ilgili genel bilgilerin yanında, sahip olduğu doğal güzellikler ve canlı yaşam çeşitliliği açısından Istrancalar ve Karadeniz özelinde, konu tüm ayrıntılarıyla tartışılmıştır.

Önce bölgemizin, sonra da ülkemizin sahip olduğu doğal, kültürel ve sosyal mirasını yok edebilecek bir tehdit olarak algıladığımız bu projenin, bölgemiz çıkarlarına olduğu gibi; ülkemiz çıkarlarına da hizmet etmediği gerçektir.

Bilimsel verilere göre 20 yılda ancak tamamlanabilecek olan; ülkemiz, dolayısıyla biz yurttaşlar borçlandırılarak verilecek kredilerle inşa edilip, üretilen enerjiyi bize yine para ile satacak olan; idari ya da teknik hiçbir personelini ülkemiz çocuklarından istihdam etmeyen; denize boşalttığı zehirli su ile, santralden çıkan radyasyon yüklü gazlar ile, toprağımıza gömülerek sularımızı zehirleyecek radyoaktif atıkları ile insanlarımızı ve tüm canlı yaşamını yok edebilme potansiyeline sahip bu projeye, bölgemizin ve ülkemizin ihtiyacı yoktur. Tam bu noktada, Türkiye’nin yıllık elektrik üretiminin ancak %5’ini karşılayacak nükleer santral gayretkeşliğini ve bu konudaki ısrarlı tutumu anlamakta güçlük çekiyoruz. Yalnız İğneada- Kıyıköy değil; Mersin-Akkuyu, Sinop Nükleer Santrallerini de anlamıyoruz. Çünkü biliyoruz ki nükleer teknolojisine sahip, ileri ülkeler bile nükleer reaktörlerini birer birer kapatmakta, yerine yenilenebilir enerjiyi ikame etmekteler.

Sınırlarımızdan kilometrelerce uzakta olan Ukrayna’daki Çernobil Nükleer santrali patlamasının sonuçlarını, kanserden ölümlerin tavan yaptığı bir süreci tüm Trakya’da ve Karadeniz bölgemizde yaşadık, yaşıyoruz. Hal böyle iken havamızı ve suyumuzu, ormanlarımızı ve birinci sınıf tarım topraklarımızı zehirleyecek bu girişime izin vermeyeceğimiz bilinmelidir.

Yağmur Duasına Katılım
Yağmur Duasına Katılım
İçeriği Görüntüle

Danıştay da dahil çeşitli derece yargı mercii kararları ile bölgemize yönelik bilimsel gerçeklikler ortadayken; 9 büyüklüğünde depreme dayanıklı inşa edilmiş olan, Japonya’daki Fukuşima nükleer felaketinin yarattığı sonuçlar daha taze iken, nükleer baronlarına son sözümüz şudur: Havamızı, suyumuzu, toprağımızı, denizlerimizi, yaşamlarımızı ve yaşam alanlarımızı sonuna kadar savunacağız. Taş ocaklarıyla, kil ocaklarıyla, termik santrallerle, madenlerle talan ettikleri yetmiyormuş gibi bir de nükleer tehdidi ile dağlarımızın, ormanlarımızın, Longoz’umuzun, bu günümüzün olduğu kadar gelecek kuşaklarımızın yok olmasına veya kanserle boğuşmasına karşı, hukuki zeminde ve tüm meşru mücadele argümanlarını kullanarak karşı duracağımızı buradan yüksek sesle haykırıyoruz.

Tüm canlıların yaşama hakkı vardır. İnsanca ve sağlıklı yaşama hakkı ise en temel insan hakkıdır. İnsan yaşamından daha önemli, daha değerli hiçbir şey olamaz. O zaman haydi hep beraber. Nükleere hayır!” ifadelerine yer verildi.

Kaynak: Haber Merkezi