Zaman zaman hayatımdaki tek düzelik beni büyük bir sıkıntının içine sokuyor.
Çoğu zaman bu monotonluktan kurtulmak için hiçbir şey yapmıyorum. Önceleri harekete geçmemek beni rahatsız ediyordu.
Sonra ‘tek düzelikten yana yakınmakta’ benim için bir düzen haline geldi. Alışkanlıklarından ve alışmışlıklarından kopamayan biri olarak yeni şeyleri denemek benim bir zorlu bir süreç.
O yüzden bir şeyi bir kere beğendiysem kopmam zor oluyor.
Bundan sebep okuduğum kitapları döne döne okuyor.
İzlediğim filmleri tekrar tekrar izliyorum.
Daha önce takıldığım birkaç kitaptan bahsetmiştim. Bugünde bu kitaplar arasında yer alan Kinyas ve Kayra’dan bahsetmek istiyorum.
Kendine has tarzı ile bilinen Türk yazar Hakan Günday’ın kaleminden çıkan Kinyas ve Kayra benim için bir bedenin içinde sıkışıp kalmış iki ruhu temsil ediyor.
Kitap “Kinyas, Kayra ve Hayat", "Kayra'nın Yolu", "Kinyas'ın Yolu" olmak üzere üç bölümden oluşuyor.
Pandemi döneminde okumayı tercih ederek büyük bir hata yaptığımı tereddüt etmeden dile getirebilirim. Çünkü Kinyas ve Kayra gündelik yaşamı ve psikolojiyi etkisi altına alıyor.
Okumaya başladığınız andan itibaren kitabı elinizden bıraksanız bile zihninizde okumaya devam ediyor, kitabını içindeki dünyada kendinize bir yer ediniyorsunuz.
Sizi kendi dünyalarına çeken Kinyas ve Kayra Afrika’da Abidjanda da yaşayan iki arkadaş.
Suça meyilli olan bu iki arkadaş inançlarını kaybetmiş, sinirli, nefret dolu ve kindarlar.
Kötü olan her şeyle bir bağlantıları olan bu ikili ruhsal çöküntü ve kendini kaybetmişliğin içinde durmadan boğuşur.
İkili kendilerinde barındırdıkları özelliklerle yasak olan şeyleri yapma isteği ile dolup taşar.
Kinyas ve Kayra birlikte bir suç işlemeye karar verir.
Planlarını eyleme döküldükten sonra Kinyas paraları alarak kaçar.
Kinyas’ın yaptığın kabul edemeyen Kayra şaşkınlık ve kızgınlık ile ortada kalır.
Kayra yaşananların ardından kendine bir hayat çizmeye karar verir.
Tek başına kalan Kinyas gerçekte nasıl biri olduğunu ve şu an kim olduğunu sorgular ve o da kendi yaşam çizgisini oluşturur.
İki arkadaş farklı yollarda hayatlarına devam ediyor.
Kayra yine aynı kötülükleri yapamaya devam ediyor.
Kinyas biraz daha insancıl yaklaşıyor hayata. Kayra gibi yaptıklarından gurur duymak yerine pişmanlık duyuyor.
Ailesinin yanına dönüyor. 8 yıllık bir ayrılık hayatında çeşitli zorlukları da beraberinde getirmiştir. Kinyas döndükten sonra olduğu kişiden kurtulmanın yollarını arıyor. Bunun için çok uğraşıyor.
Önce bir iş buluyor.
Çok iyi bir iş olmamasına karşın Kinyas bu az limitli parayla geçim etmeye çalışıyor.
Aşık olmak istiyor ve her normal birey kendine huzurlu bir yaşam kurmak mücadele ediyor.
Sizlere dikkatimi çeken alıntılardan biriyle veda ediyorum;
“Ne ölüm, ne de hayat! Hiçbiri kovalamıyor beni rüyalarımda. Hiçbirinin eli bana değmiyor.
Çünkü ceplerimde hiç olmadıkları kadar. Varlığıma nedensizlikten delirdim ben. Hiçbir nedeni kendime yakıştıramadığımdan. Hepsini giydim. Hiçbiri olmadı.
Hepsi dar geldi. İnansaydım herhangi birine, uğruna gerekirse dünyayı kan gölüne çevirirdim. Okyanuslar kırmızı olurdu.
Pıhtılaşmış kanlardan siyah dağlar yükselirdi. Ama inanamadım. Bir türlü inanamadım. Bütün hayat bir ilüzyon. Benim gibi, Kayra gibi.”