Sektör olarak reklamcılık Kırklareli’de pek de aktif değil.

Hızla değişen dünyamızda reklamcılık her geçen gün boyutları büyüyen bir sektördür. Pazarlama iletişiminin vazgeçilmez bir unsuru olan reklamcılığın pek çok tanımı yapılmıştır. Bu tanımlardan bir tanesi; “Reklam, bir işin malın veya bir hizmetin para karşılığında, genel yayın araçlarında, tarif edilerek geniş halk kitlelerine duyurulmasıdır” şeklindedir.

Amerikan Pazarlama Birliğinin tanımı ise “Bir malın, bir hizmetin veya fikrin bedeli verilerek ve bedelin kimin tarafından ödendiği anlaşılacak şekilde yapılan ve yüz yüze satış dışında kalan tanıtım faaliyetleridir.”

Günümüzde bu tanım daha genişletilmiştir: “İşletmeler, kâr amacı olmayan kuruluşlar, kamu kurumları veya bireyler tarafından kendi ürün ve hizmetleri, örgütleri veya fikirleri hakkında belli bir hedef pazarı veya kitleyi bilgilendirmek veya ikna etmek amacıyla kitle iletişim araçlarında satın alınmış özel zamanlarda veya yerlerde ilan ve ikna edici mesajların yerleştirilmesidir.”


Bazı araştırmacılar, reklamların bu yönde gücünü vurgulamak için, reklamların kadınlara ilişkin yarattığı görüntünün, bazen gerçek görüntünün önüne geçtiğini söylemektedir.


Sinema: Toplumsal gerçekliği inşa eden kültürel temsiller sisteminin içinde olan sinema, toplumsal yaşamın söylemlerini şifreleyerek, kendine özgü anlatılar içinde sunar. Sinema, bir temsil biçimi olarak egemen ideoloji ve eril iktidar tarafından biçimlendirilen bilinçdışının bakma ve görme biçimlerini inşa ediş yollarına ilişkin bakışları sergiler.

Bu bağlamda, sinema, kadınlık ve erkekliğe ilişkin mitlerin yeniden üretildiği ve bunların temsil edildiği kültürel bir pratiktir.


Sinemada kadının temsili ataerkil ideolojiye uyumludur. Ataerkillik kadın imgesini denetlerken, ona erkeklerce belirlenmiş bir işlev yükler. Sinemanın başlangıcından başlayarak kadın ve erkek rolleri hemen hemen aynı ve belli kalıplar içinde kalmıştır.

Erkekler başarılarıyla ve güçleriyle, kadınlar ise erkeklerle olan ilişkileriyle tanımlanmaktadır. Temel karakter olduğu durumlarda kadın, edilgen, güzel, gizemli, anlaşılması güç bir varlık olarak ele alınırken, yan karakterlerde erkeğin tamamlayıcısı olarak konumlandırılır.


Güçlü kadın imgesinin çizildiği örneklerde ise hırslı, aç gözlü ve şehvet düşkünü gibi olumsuz nitelemeler yüklenerek “dişi şeytan” imajı altında ele alınır.

Geleneksel popüler sinemaya nazaran kadını daha çok düşünen ve onu özgürleştirici kaygılar taşıyan sanat filmlerinde de geleneksel filmlerle kısmen benzerlik gösterecek biçimde kadınlar üzerinde daha incelikli, nitelikli ve örtük ideolojik egemenlik kurulmaktadır; ancak, erkek ve kadın yönetmenlerin bu anlamda yaklaşımları farklı olabilmektedir.


Erkek yönetmenler, kadını özel alana sıkıştırırken, kadın yönetmenlerin yönettikleri filmler ya özel/kamusal alan gibi karşıtlıkları eleştirecek biçimde, kadını özel alanda özgürleştirmekte ya da geleneksel ilişkileri yıkarak kadını kamusal alana yerleştirmektedir.


Yukarıda belirtilen geleneksel medyanın dışında, dijital kodlama sitemine dayanan yeni iletişim araçları artık, yaşamın her alanında yer almaktadır.

Bu süreçte de “ yeni medya ” kavramı ile karşılaşırız. İnternet ortamı, i-pod, cep telefonu, dijital oyun vb. üzerinden gerçekleşen iletişim etkinliği bu bağlamda değerlendirilir. Kullanımı giderek artan ve pek çok amaca hizmet eden yeni medya ortamı üzerine, toplumsal cinsiyet açısından az da olsa birtakım araştırmalar yapılmaktadır.


Örneğin, Türkiye’de 2009 yılında Türkiye İstatistik Kurumu tarafından yapılan bir araştırmada 16-74 yaş arasında, bilgisayar ve internet kullanım oranları erkeklerde yüzde 55.5 ve yüzde 48.6; kadınlarda ise yüzde 30 ve yüzde 28 olarak bulunmuştur.

Hiç internet kullanmamış kadınların oranı yüzde 32.3 iken erkeklerde bu oran yüzde 10.2’dir. Hanelerdeki duruma bakıldığında da, yüzde 48.4’ünde ailenin yetişkin oğlu, yüzde 34.6’sında baba, yüzde 30.3’ünde ailenin yetişkin kızı ve yalnızca yüzde 18’inde anne bilgisayar kullanmaktadır.


Dijital oyunlarla ilgili yapılan araştırmalarda varolan toplumsal cinsiyet rollerinin yeniden inşa edildiği ve kadınların nesneleştirilmiş bir biçimde erkeklerden daha aşağı konumlarda temsil edildiği bulunmuştur.


Yeni medya ortamı, geleneksel toplumsal cinsiyet rollerini pekiştiren bir niteliğe sahip olmakla birlikte kadınlar için önemli kazanımlar sağlama potansiyeline sahip olarak da görülmektedir.

Özellikle, elektronik yayıncılık, elektronik posta ile haberleşme, haber ve sohbet forumlarına katılma, internet üzerinden eğitim vb. olanaklar hem bireysel olarak kadınları hem de sivil toplum kadın örgütlerinin etkinliklerini desteklemekte ve yaygınlaştırmaktadır.