Kırklareli'de öğrenim gören öğrencilerle zaman zaman bir araya gelerek gündem üzerine konuşuyoruz. Dünkü konumuz sosyal hizmetlerdeki kuramlardı. Bir de çağ ötesi kuramlar vardır ki, bunlar da küreselleşme olgusuyla değişen dünyada örgütlerin yapılarının değiştiğini, örgütlerin de öğrenme sürecinden geçtiğini ve çevrede olan bitenin farkında olduklarını söylemişlerdir. Örgütlerin yaratıcı olabileceğini, iyi bir yönetim takımıyla anlamlı bir hedef oluşturulabileceğini, çalışanların yeni düşünceler üretebileceğini öne sürmüşlerdir.

Gene çağ ötesi kuramlar arasında, ortalama 10 yıl önce Türkiye’de de yaygın bir tartışma ve hatta bir ölçüde uygulama alanı bulan Toplam Kalite Yönetimi kuramı da vardır. Toplam Kalite Yönetimi kaliteli bir öğretim sürecinde bir örgütün işin başından sonuna, üretimin satışına ve satış sonunda müşteri memnuniyetine kadar uzun bir süreci örgütün işlevleri arasında görür. Toplam Kalite Yönetimi yaklaşımında kalite sadece üretimle sınırlı değildir.

Müşteri ile ilişkilere ve müşteri memnuniyetine kadar uzanır. Yönetim kalite arayışında işin içindedir. Bu kurama göre yönetime ve çalışanlara zaman zaman kalite eğitimi verilmelidir. Bu çalışanın da güdülenmesini sağlayacak, kaliteye bakışını değiştirecek ve bu sayede işyerinde kalite artacaktır. Toplam kalite yönetimi anlayışının temel iki kavramı vizyon ve misyondur. Stratejik yönetim yaklaşımı adıyla çağ ötesi kategorisine giren bir başka kuram daha geliştirilmiştir. Stratejik yönetimde stratejik kararlar alınır, sıkı bir biçimde hedefe ulaşılıp ulaşılmadığı izlenir. Rapor edilir. Stratejik kararlar uzun evreli işletme kararlarıdır. Adeta şirketin geleceğini belirler.

Çağ ötesi kuramlar arasında bir başkası Örgütsel Yurttaşlık Kuramıdır. Bu kuram çalışanlar arasında bencillik değil sencilliğin (egoizmin değil alturizmin; hodkâmlığın değil diğerkâmlığın); vicdanlılığın, centilmenliğin, nezaketin ve sivil erdemliliğin geliştirilmesini öngörür. Örgütsel yurttaş ilişkiler bu düzlemlere geliştirilirse hem insani ilişkilerin hem de üretimin verimliliği artacaktır. Bunun için de örgütsel bağlılık anlayışı geliştirilmeli, örgütte bu yönde çalışmalar yapılmalıdır.

Otoriter yönetim yaklaşımları bir işyerinde yönetimin otoriter olması gerektiği, yönetim ne kadar otoriter olursa işyeri verimi ve üretimin o kadar artacağı savı üzerine kuruludur. Demokratik yönetim anlayışı da otoriter yönetim anlayışının tam tersini savunmakta, işyerinde demokratik kurallar ne kadar işlerse işyeri verimi ve üretimin o kadar artacağını savunmaktadır. Bilimsel araştırmalar bunlardan ikincisinin üretimi ve işyeri huzurunu arttırmada daha etkin olduğu sonuçlarını çoğu kez ortaya çıkartmıştır.

X ve Y Kuramı adıyla literatüre geçen yönetim kuramı ABD yurttaşı Douglas Mc Gregor tarafından geliştirilmiştir. Bunlardan X kuramının klasik, Y kuramının neoklasik kuram özelliklerini taşıdığını söylemeliyiz. X kuramında çalışan insan edilgen (pasif) bir özne olarak görülür. İnsanın çalışmayı sevmediği peşinen kabul edilir, insana ona göre yaklaşılır. Kendi keyfine bırakılırsa insan çalışmaz. Bu demektir ki çalıştırmak için insanı zorlamak gerekecektir.

Bu nedenle yönetim otoriter olmalıdır. Görüldüğü gibi bu kuram otoriter bir kuramdır. Korkutmaya dayanır. Y kuramında ise durum tam tersidir. Çalışmak da insan için yeme içme gibi zorunlu ve doğal bir eylemdir. İnsanın yapısında çalışmak vardır. Tembel değildir insan. Kendisine güvenilirse, değer verilirse insan severek çalışacaktır. Görüldüğü gibi bu kuram da demokratik kuramlar arasında yer almaktadır. Mc Gregor her iki kuramı işleten farklı yöneticiler olduğunu belirtmektedir. Bunlardan birinci kuram için temel kavram denetleme, ikinci kuram için bütünleşmedir.

Otokrasi yöneticinin (devlet yönetiminde hükümdar) tüm yönetim gücünü tek başına elinde bulundurduğu yönetimleri ifade eder. Bu elbette kötü niyetli ya da iyi niyetli olabilecektir. 3. ve 4. sistemlerde katılımcılık ve demokratik yaklaşım ağırlık taşır. Sonuçta Likert neoklasik yaklaşımcılar arasında gösterilmektedir. Bu ve bir önceki kuramlar klasik ve neoklasik kuramların bu bölümde öğrendiğiniz ağırlıklı görüşlerini bütünleştirmeye çalışan ya da farklılıkları göstererek yönetimleri sınıflandıran yaklaşımlardır. Farklı yönetim uygulamalarını göstererek gerçekliği vurgulamaya çalışmaktadırlar.

İnsanlık ve bilim tarihi, araya araya, azdan çoğa, eksikten fazlaya doğru bula bula, deneye deneye, ekleye ekleye gelişmektedir. Klasik kuramcılar yönetim deyince ilk gördükleri yapı olmuştur. Örgütsel yapı. Bu yapıda düzenlemeler yapılırsa yönetimin ve örgütün daha iyi olacağını söylemişlerdir. Yapıya dikkat çekmekle birlikte insan ögesini görmedikleri söylenemez.