İnsan hatıralarını kendi içinde yaratır.
Hatta öyle ki başkalarının anlattığını bir zaman sonra kendimiz de yaşamış gibi oluruz. Tam da bu sebeptendir normalde hatırlamamamız gereken olayları zihnimizde yaşatmak.
Peki hatıralarla yaşamak ne kadar doğru?
Eğer eskileri anımsayıp yüzünüzde tatlı bir tebessüm oluşturuyorsa ne mutlu size.
Ama geçmişi anımsamak orada takılı kalmanıza sebep oluyorsa, anı yaşamanızı engelliyorsa orada bir sorun var demektir.
Önemli olan şimdiyi ıskalamamaktır.
İşte hatıraların tam da bu sebeple kötü özellikleri olduğunu düşünüyorum.
İnsanlar değişiyor, zaman değişiyor, beklentiler ve davranışlar da değişiyor tabii ki. O yüzdendir ki artık ilkokul arkadaşınızla, mahallede takıldığınız arkadaşlarınızla bir zaman sonra daha az görüşmeye başlıyorsunuz.
Fotoğraflarda mutlu ve enerjik görünen beş kişi on sene sonra bir araya geldiğinde aynı enerjiyi yakalayamaz.
Sabah kalktığınızda gözünüzün takılı kaldığı olduğu o fotoğraftaki iki kişiyle görüşmüyor olabilirsiniz. Öyle ya o iki kişi aslında en yakınınızda da olabilir. Mesela benim yatağımın ucunda çocukluk fotoğrafım var.
Fotoğrafta üç kişiyiz. Fakat artık görüşemiyoruz.
Çünkü hepimiz değişiyoruz.
Vefa çok önemlidir evet, vefalı olabilmek de dünyanın en güzel şeylerinden biri. Ama işler yolunda gitmediğinde, artık karşınızdakiyle birbirinize zarar vermeye başladığınızda yolların da ayrılması gerekir.
Diğer türlüsü ya karşınızdakinin ya da kendi hakkınıza girmek olur çünkü.
Yolumun ayrıldığı, geçmişte tatlı bir anı olarak kalan herkese hala çok büyük saygı duyuyorum. İçten içe de hepsini çok seviyorum ve iyi yerlere gelmelerini, hak ettiklerini almalarını diliyorum.
Ama aynı yol bir kez daha yürünür mü aynı insanlarla…
Bazen yollar ayrılır, zorlasanız da ayrılır. Başkaları araya girer, haksızlıklar yaşanır ya da yalnızca anlaşma durumu ortadan kalkar.
Hayat hakikaten uzun bir yolculuk ama aynı zamanda başkalarının peşinden koşamayacağınız kadar kısa zamanımız var.
Fotoğraflara kilitlenmek, artık olmayanla ilgilenmek, geçmişin içinde yaşamak ve şimdiyi engellemek bir insanın başına gelebilecek en kötü şeylerden biri.
Ve ne yazık ki bunu kendimize biz yapıyoruz.
Türlü türlü insanla karşılaşıyoruz. Elbette birileriyle görüşmek istemeyeceğiz. Birileri bizi kıracak, biz birilerini kıracağız.
İnsan sürekli değiştiği için istekleri ve davranışları da değişiyor belirli ölçülerde. Bu değişimin de oldukça doğal olduğunu düşünüyorum. Etrafımızda ne aynı kalıyor ki biz de aynı kalalım?
Bazı arkadaşlıklar biter, bazı ilişkiler son bulur, öyle ya insan bazen kendi ailesinden bile ayrılır. Bahsettiğim şey sırt dönmek değil tabii ki ama bazı insanlarla isteseniz de o yolu yürüyemez hale gelirsiniz. O yolu yürümeye çalışmak da kendinize hakaret olur bir yerde.
Çünkü insan önce kendini, kendi isteklerini düşünmeli bence. Tabii ki bu istekler yanınızdaki kişinin hayatına bir darbe vurmamalı. Bunun için olmamalı yani. Fakat ben kendi isteklerimi başkalarına göre şekillendirirsem, başkalarının hayatını yaşarım.
Burada insan ilişkilerinin minimum davranışlarından bahsetmiştik. Söylediğim bununla çelişiyor gibi görünebilir ama öyle değil aslında. Evet insanlar birbiriyle iletişimde kendinden ödün vermeli tabii ki. Diğer türlüsü diyalog değil monolog olur.
Ama salt etrafınızdaki insanları hoşgörüyle karşılamaya çalışmak da kendi hakkınıza girmektir.
Kendi hakkımızı savunduğumuz günlere…