Kırklareli’de ikinci üniversitemi okumayı düşünüyorum uzun zamandır. Halkla İlişkiler bölümü de özellikle ilgimi çekiyor. Son yirmi yılda halkla ilişkiler, işlevsel bakış açısından, birleştirici (ortaklaşa oluşturma) yaklaşımına doğru bir dönüşüm gerçekleştirmiştir. Halkla ilişkiler alanının ortaya çıktığı ilk yıllarda yaygın olan işlevsel yaklaşım, kamuları ve iletişimi örgütsel amaçları gerçekleştirmek için gerekli araçlar olarak görür. Bu bakış açısı genel olarak teknoloji ve stratejik örgütsel mesajların üretimine yöneliktir.
Araştırma da, örgütsel hedeflerin geliştirilmesine bağlı olarak belirli bir rol oynamaktadır. Halkla ilişkiler uygulayıcıları ile medya arasındaki en önemli çıkar ilişkisi, gazetecilik teknikleri ve üretim becerisine dayanmaktadır. İşlevsel yaklaşımla ilgili araştırmalar, geleneksel olarak reklamcılık, pazarlama ve medya ilişkileri gibi tecimsel nitelikli faaliyetlere yönelik olarak yapılmıştır. Bu yaklaşımın tersine, araştırmacılar halkla ilişkilerin ilişki oluşturmaktan çok belirli örgütsel hedeflerin başarılması için araç olarak kullanımına yönelmişlerdir.
Medya ilişkilerine yönelik kuramlar olarak bilgi desteği, gündem oluşturma ve ikna, bu işlevsel yaklaşıma katkıda bulunmaktadır. Halkla ilişkiler alanındaki akademisyenler uzun yıllar bu işlevsel yolu takip etmişlerdir. Bu yüzden halkla ilişkiler kuramının pragmatik uygulamalarla sıkı sıkıya bağlantılı olması nedeniyle, faydacı kuramlar yaygın olarak uygulanmaktadır. Ancak, halkla ilişkiler, kuramsal konulara giderek daha çok ilgi gösterdikçe, işlevsel yaklaşımın dışına çıkarak, iletişime bir anlam oluşturma süreci olarak bakan yaklaşımlara yönelmiştir.
Birleştirici ya da ortaklaşa oluşturum yaklaşımı, kamuları, anlam ve iletişimi ortaklaşa oluşturan öğeler olarak görür, çünkü ancak bu şekilde paylaşılan anlamlar, yorumlamalar ve hedefler konusunda uzlaşıma varılabilir. Bu yaklaşımın esas odaklandığı konu, kamularla örgütler arasındaki ilişkilerdir. Bu konunun daha iyi anlaşılması için araştırmalar yapılmaktadır ve söz konusu bakış açısı, (ilişkisel yaklaşımlar ya da topluluklar gibi) değerleri açık bir şekilde paylaşan ya da onları geliştirmek için kullanılabilecek kuramları içermektedir.
Çıkara dayalı en önemli ilişki, topluluklar ve örgütler arasındadır ve iletişim, bu ilişkilerdeki değişimleri uzlaştırma işlevi görmektedir. Ortaklaşa oluşturum yaklaşımında kamular yalnızca belirli bir sonuca ulaşmak için gerekli araçlar değildir. Kamular araçsallaştırılmamakta, tam aksine, anlam oluşturma sürecinin katılımcıları olarak rol almaktadırlar. Ortaklaşa oluşturum yaklaşımı konusundaki araştırmalara verilebilecek örnekler, örgüt-kamu ilişkileri, topluluk kuramı, ortaklaşa oluşturma kuramı, uzaklaştırma kuramı ve diyalog kuramına doğru olan değişime yöneliktir, fakat en çok araştırılan ortaklaşa oluşturma kuramı, simetrik/mükemmellik kuramıdır.
İlişkilerin en önemli özelliği, halkla ilişkiler kuramını simetrik modellerden karşılıklı düşünce ve fikir alışverişine doğru genişletmek üzere kuramsal bir çerçeve olarak diyaloğun kullanılmasıdır. Botan'a göre, "halkla ilişkiler konusundaki geleneksel yaklaşımlar, örgütsel politikayı ya da pazarlama gereksinimlerini karşılamak üzere kamuları araç haline getirerek, ikincil konuma indirgemektedir; fakat diyalog, kamuları örgütle eşit düzeyde iletişim statüsüne yükseltmektedir" Dolayısıyla, halkla ilişkiler çerçevesinde karşılıklı ilişki ve diyaloga dayalı iletişim doğrultusunda gerçekleşen değişim, birleştirici - ortaklaşa oluşturum yaklaşımı yönündeki bir dönüşümü yansıtmaktadır. Aslında, işlevsel ve birleştirici yönteme yönelik bakış açıları arasındaki farkı belirleyen de, kamulara yönelik tutumlardır.
Kent ve Taylor daha sonradan, diyalog kavramını, Grunig'in simetrik halkla ilişkiler kuramına meydan okuyan etik halkla ilişkiler için kuramsal bir temel olarak detaylı biçimde açıklamışlardır. Halkla ilişkiler özellikle şimdi alan dışındaki kuramların sağlık iletişimi ve siyasal iletişime uygulanmasına yardım edecek bir konumda olabilir, fakat şu an için uzmanlık alanları arasında uygulamalı iletişim modeli olarak işlev görmektedir.
Halkla ilişkilere yönelik yapılan tarihsel açıklamalar akademisyenlerin halkla ilişkileri nasıl anladıklarını, nasıl bir felsefi bakış ile algıladıklarını ortaya koyar. L’Etang’ın da belirttiği gibi, tarihsel açıklamalar tarafsız, nötr değildir, ideolojik ve ahlaki unsurlar taşır. Örneğin Pieczka, işlevselci mantığın ve sistem kuramının mevcut halkla ilişkiler kuramının öncüllerinden olduğunu belirtir. Bu öncüller hem halkla ilişkilerin işlevselci tarihinden etkilenmiş hem de bu tarihi etkilemiştir.
Tim Vos’un çalışması, bir sosyal kurum olarak ortaya çıkan halkla ilişkilere yönelik üç farklı tarihsel açıklama getirmektedir. Halkla ilişkiler uzunca bir süre işlevselci bir bakış açısıyla açıklanmıştır ki bu sosyal ya da eyleyen merkezci bir işlevselciliktir. İşlevselci yaklaşım önemli kuramsal, yöntemsel ve ampirik sorunları da beraberinde sunmaktadır. Diğer yaklaşımlar ise, kültürel ve kurumsal yaklaşımlardır.