‘Biz eskiden…’

‘Nerede kaldı o zamanlar…’

‘Bizim zamanımızda…’

Ne çok duyuyoruz bu sözleri değil mi?

Geçmişe her daim özlem duyuyoruz aslında.

Ama bunun altında başka bir sebep daha yatıyor bence.

Eskiler sadece geride, dokunamayacağımız bir yerde kaldı diye mi özel bizim için? Artık bir daha yaşanmayacağı için mi?

Yoksa yeninin kalitesinin eskiyle bir olmamasından mı kaynaklı bu geçmişe duyulan özlem?

Tabii ki eskiden daha samimiydi ilişkilerimiz, çıkar gözetmiyorduk.

Gözetiyor muyduk yoksa?

Eskiden dertlerimiz yok muydu? Arkadaşlarımızla, sevdiklerimizle sorun yaşamıyor muyduk?

Paramızın yine yetmediği şeyler yok muydu? Tabii ki vardı.

Ama şu an her şeyi çok çabuk tüketiyoruz. Elimizde olan her şeyi, kullanıp bir başka köşeye atıyoruz.

Eskiden böyle değildik. Elimizdekinin kıymetini bilirdik. Ki tabii ki ürünler de daha uzun ömürlüydü.

Birliğe, samimiyete, gerçekten aza kanaat gösterebilmeye, hoşgörüye ve bir şeylerin yıpranmayışına olan tutkumuz bizi geçmişe yönlendiriyor.

Bunun yanında bir de geleceğin bilinmezliği.

Bilmediğimiz bir yarına, yaşamadığımız yarınlara, henüz uyanmadığımız sabahlara özlem duyamayız. Belki içimizde bir merak uyanır ama geleceğin özlemi çok sık rastlanmıyor.

Tam da bu sebeple geçmişe özlem duymak hepimizin ortak noktalarından biri.

Bugün durumumuzun ne olacağı belli değilken, tüm dengeler birden değişebilecekken, ana odaklanamadan, o dakikayı yaşayamadan ilerisini düşünüyoruz.

Çok düşünmekten dolayı o kadar yorgunuz ki artık geleceğe umutlanmak yerine geçmişe özlem duymayı tercih ediyoruz.

Ki bu da bizim asıl sorunumuzun geçmişle ya da gelecekle değil şu an ile ilgili olduğunu gösterir.

Bizim asıl derdimiz şimdiyledir.

Şu anın anlamsızlığı, şu vaktin hiçbir şey ifade etmemesindedir asıl sorun.

İçinde bulunduğumuz ana bir anlam bulabilmek, içine biraz duygu katabilmek için eskiyi hatırlarız.

Eski arkadaşlarımızı, eski sokağımızı, eski komşuluklarımızı, eski filmleri, eski şarkıları içimiz buruk bir şekilde hatırlarız hemen hemen hepimiz.

Çünkü bunların hiçbirini içinde bulunduğumuz anda bulamıyoruz.

Şu anda aradığımız ve bulamadığımız ne varsa eski anılarımızın içinde bir yerde gizliymiş gibi geliyor bize.

Şimdi aradıklarımızı eskiden bulmuştuk, görmüş ve yaşamıştık. Tecrübe etmiştik. Zaten geçmiş dediğimiz şey, olaylar değil o olaylara beslediğimiz duygularla yer eder kendi içimizde. Biz bu sebeple geçmişe derin bir özlem duyuyoruz.

Yakın zamanda, artık geleceğimize umut duyabileceğimiz günlere ulaşabiliriz umarım.