Kırklareli Üniversitesi’nde öğrenim görürken en sevdiğim şeylerden biri felsefe konularıydı. Kant’ın birinci kritiği olan Salt Aklın Eleştirisi’nin ilk bölümü, Transendental Estetik’tir. Transendental estetik, duyarlılığımızın çalışma düzeneğini ele alır. Duyarlılığımızın deneye önsel, yani a priori formuyla, deney sonrası ya da deneyden gelen a posteriori içeriği dikkatlice birbirinden ayrılır. Bu ayırma işlemi, bu özenli analitik yönelim, Kant’ın eleştirel felsefesinin belirgin bir özelliğidir. Kantçı felsefede kategori ve kavramları tanımlamak, her şeyi sistem içinde yerli yerine oturtmak önemlidir. Uzay ve zaman duyarlılığımızın deneye önsel, a priori formlarıdır.

Özne, duyumsadığı her şeyi uzay ve zaman formları aracılığıyla duyumsar. Uzay ve zaman kendi genellikleri bağlamında herhangi tikel bir duyumsamanın içeriği olamazlar. Uzay olarak uzay ve zaman olarak zaman herhangi bir duyum içeriği değildir. Onlar mümkün tüm duyumsama içeriğinin zorunlu ve evrensel a priori formlarıdır. Başka bir ifadeyle, uzay ve zaman duyarlılığımızın transendental formlarıdır. Bu noktada transendental, duyarlılığımızın içeriği olmamakla beraber, duyarlılığımızın gerçekleşmesi için zorunlu olan demektir. Kant için henüz duyarlılık aşamasında bile, insan zihni bireysel içeriğin pasif bir alıcısı değildir. Duyumsama özne açısından bazı transendental, yani a priori formları gerektirir. Özne duyumsama edimi sürecinde duyulur içeriği kendisine özgü formlar içerisinde dönüştürür ve biçimlendirir. Bireysellik ve tikellik, evrensel ve zorunlu formlar aracılığıyla algılanabilir.

Bu bağlamda öznenin güzellik algısı ya da estetik duyarlılığı da, epistemolojik zemin açısından evrensel ve zorunlu biçimsellikle, bireysel ve olumsal içeriği birlikte gerektirir. Kant birinci kritiği olan Salt Aklın Eleştirisi’nin Transendental Estetik bölümünde genel olarak duyarlılık ve algılama yetimizin transendental koşullarını incelerken, üçüncü kritiği olan Yargı Gücünün Eleştirisi’nde estetik duyarlılığımızın ya da diğer bir dile getirişle güzellik algımızın, transendental koşullarını inceler. Yargı Gücünün Eleştirisi, bireysel ve tikel estetik yargı ve deneyimleri değil, tüm algılayan özneler için geçerli olan temel ilke ve kuralları, transendental çerçeveyi belirlemeye çalışır. Algılayan özne için, transendental bir düzlemde evrensel ve zorunlu olduğu düşünülebilecek temel estetik ölçütler saptanmaya çalışılır.

Kant’ın ‘Yargı Gücünün Eleştirisi’ adlı yapıtı, özgürlük ve zorunluluk, mekaniklik ve ereksellik, fenomen ve noumen, biçim (form) ve içerik gibi temel ayrımlar bağlamında, güzellik algısı ve yaşantısına dair analizlere girişir. Yargı Gücünün Eleştrisi, Kant’ın ilk iki kritiği olan ‘Salt Aklın Eleştirisi’ ve ‘Pratik Aklın Eleştirisi’ adlı yapıtlarının kendine özgü bir ‘sentezi’ olarak görülebilir. Özgürlük dünyasıyla zorunluluk dünyası güzellik algısı ve yaşantısı bağlamında bir araya getirilir. Bilindiği üzere, zorunluluk dünyası fenomenler ya da doğal gerçeklikler alanıdır. Fenomenler alanı, özgür ve akılsal bir ereksel nedenselliğin değil de, zorunlu ve bilinçsiz bir mekanik nedenselliğin egemen olduğu bir gerçeklik ve oluş alanıdır. Kantçı anlamda özgür ve akılsal bir ereksel nedenselliğin, noumenal ve saf biçimsel bir nedenselliğin egemen olduğu alan ise, ahlaki gerçeklik alanıdır. İnsan ancak ahlaki davranış ve toplumsal pratik bağlamında, kendi aklının özerk ve özgür istemiyle harekete geçebilir. Salt aklın iradeye dönüştürdüğü, ahlaki ilke ve ereklere göre davranabilir. Kant teorik planda kısıtladığı aklın özgür ve özerk işleyişini, pratik ve ahlaki düzlemde kısıtlamaz.

Kant’a göre ahlaki gerçeklik alanı, yani saf aklın pratik bir iradeye yöneldiği etik yaşam alanı, bilinçli akılsal düşünüşün biçimsel ve spekülatif özerkliğiyle ortaya çıkabildiği yegane alandır. Etik gerçeklik, akılsallık, özgürlük ve erekselliğin, öznel iradeye dayandığı bir alanıdır. Oysaki Kant’ın üçüncü kritikte ele alıp incelediği estetik alan, akılsallık, özgürlük ve erekselliğin fenomenal, nesnel düzlemde arandığı bir gerçeklik alanıdır.

Güzellik nesnel ve fenomenal bir olgu olarak, akılsallık, özgürlük ve erekselliğin kavramsal değil, duyulur ya da algısal ifadesi ve dışavurumu olarak tanımlanabilir. Diğer bir dile getirişle Kant için güzellik, epistemolojik ve etik bir fenomen değil, estetik bir fenomen olarak karşımıza çıkar. Güzellik algısına dayanan estetik deneyim, bu bağlamda, epistemolojik ya da teorik bir deneyim değildir. Bilinçli akılsal bir düşünüş süreci ve kavramsal soyutlama yetisinden farklıdır. Estetik deneyim aynı zamanda ahlaki ya da etik deneyimden farklıdır.

Estetik deneyim, güzel olarak nitelenen fenomenin duyumsanması sonucunda oluşan bir duygusal deneyimdir. Belli bir haz ve hoşnutluğa yol açan bir deneyimdir. Bu bağlamda tüm ahlaki ve toplumsal ilgi ve çıkarlardan farklı ve özerk bir deneyim olarak, nesnenin yalnızca algılanmasına dayanır.